- Tel: +90 312 596 44 44 - 45
- asbulibrary@asbu.edu.tr
Yeryüzünde insanın ilk var olduğu andan itibaren bir tefekkür faaliyeti var. Düşünce ile beraber, düşüncenin yazıya geçmesi var. Yazı, düşünce ile ortaya çıkıyor. Elbette düşünce olmasaydı yazı da olmayacaktı. İnsan, düşünen bir varlıktır. İnsan düşüncesinde, fikrini muhafaza etme, yazıya aktarma ve bunu başkasına ulaştırma da var. Bunun kökleri, ilk insana kadar uzanıyor. Yani tefekkür, ilk insan ile başlıyor. Yazı, bir anlamda “düşüncenin resmi”dir diyebiliriz. Yazı, kitap ve kütüphane dediğimiz tüm iş ve işlemlerin başladığı yer, insan zihnidir. Biz, yeryüzünde ilk insan olarak Hazreti Âdem’i biliyoruz. Hz. Âdem’i aynı zamanda sayfalar verilmiş bir insan olarak görüyoruz. Şöyle de bir yanılgımız var. Yazı filan zamanda ortaya çıktı, kâğıt filan zamanda bulundu gibi. “Biz Âdem’e suhuf verdik” ne demek. Aslında ilk insan, aynı zamanda okuyan varlıktır. Suhuf var ise okuma da var, yazı da var demektir. Metin var ise okumanın yazmanın olduğu bir yerden bahsediyoruz demektir.Bu durumda bir medeniyet var demektir aynı zamanda. Dolayısıyla ilk insan, medeni bir varlıktır. Bunları şunun için söylüyorum, belki de insanlık tarihini, düşünce tarihini ve inanç tarihini yeniden yazmalıyız. Suhuftan bahsettiğimizde onların çoğaltıldığı ve yaygınlaştırıldığı bir süreçten söz etmek gerekecek. İşte kütüphane bu şekilde oluşuyor. Hazreti Süleyman'ın Belkıs’a bir mektup göndermesi ne demek? Hz. Süleyman’ın bu günkü gibi olmasa bile kâğıdı kalemi var demek. İlk insan ve aynı zamanda ilk peygamber Âdem’e suhuf verildi diyoruz. Bu demektir ki insanın var olduğu günden itibaren bu ameliye, yani yazma işi devam ediyor. Kütüphanecilik haftası dolayısı ile farklı konular konuşuyoruz, ama bunlara da kafa yorup, farklı fikirler söyleyebiliriz. Gerçekten kalemin, okumanın, kâğıdın, suhufun, kitabın ve kütüphanenin iç içe işler olduğunu göz ardı etmemeliyiz, diye düşünüyorum.
Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan
ASBÜ Rektörü
asbu.edu.tr' yi kullanarak çerezlere izin vermiş olursunuz.